Sera gazlarının atmosfere yüksek miktarlarda salınmasıyla yaşanan küresel ısınmanın, gelecekte ciddi çevresel, sosyal ve ekonomik felaketlere yol açacağı öngörülüyor. Yapılan araştırmalar, Dünya sıcaklık ortalamasının geri döndürülemez şekilde 1 °C arttığını ve orman yangınları, doğal afetler ve mevsimlerin yok olması gibi negatif etkilerinin şimdiden yaşanmaya başlandığını gösteriyor. Dünya’nın yakın gelecekte de aynı canlılığını ve güzelliğini koruyabilmesi için küresel çapta aksiyonlar alınması ve bireysel davranışların çevreye kaygısı ile şekillenmesi gerekiyor. Çevre dostu bir yaşam sürmenin ilk adımı ise beslenme alışkanlıklarının değişmesinden geçiyor.
Gıda endüstrisinin çevresel etkileri nedir?
Gıda endüstrisi, küresel karbon salınımın yüzde 30 gibi büyük bir kısmından sorumludur ve bu oran, artan nüfus ve refah seviyesi ile giderek yükselmektedir. Üretiminden paketlemesine kadar, zincirin her etabında yüksek karbondioksit salınımına ve su kullanımına yol açan gıda endüstrisinde, her besinin karbon ve su ayak izi aynı değildir. En yüksek karbon ve su ayak izine sahip olan besinler hayvansal kaynaklı olanlardır. Yapılan araştırmalar, besinlerin yol açtığı karbon salınımının yüzde 50’sinden daha fazlasının hayvansal gıdalardan kaynaklandığını gösteriyor. Öte yandan bu grup, besin değerleri açısından, toplam protein kaynaklarının yüzde 37’sini ve kalorilerin yüzde 18’ini oluşturuyor. Günümüz şartlarında yapılan bir karşılaştırmada, bu besin grubunun besinsel faydadan çok, olumsuz çevresel etkileri olduğu savunulabilir.
Düşük karbon ayak izli beslenme modelleri
Tüm düşük karbon ayak izli beslenme modellerinin ortak noktası; hayvansal kaynaklı gıdaların sınırlandırılması, lokal ve mevsime uygun beslenilmesi, gıda israfından kaçınılması ve plastik paketlemeden mümkün olduğunca uzak durulmasıdır. Listelenmiş olan beslenme stillerinden, hayat tarzınıza en uygun olanını seçerek iklim krizi mücadelesinde siz de fark yaratabilirsiniz.
1) Pesketaryen
Pesketaryan beslenme modelinde, ana protein kaynağı deniz ürünlerdir. Diğer et ürünlerine yer verilmeyen bu diyette, deniz ürünlerinin yanı sıra, tamamen bitki bazlı beslenilebilir veya süt ürünleri ve yumurta da tüketilebilir. Deniz ürünleri arasından da büyük balıklar yerine küçük balıkların tercih edilmesi, sezona ve mevsime uygun taze balıkların tüketilmesi balıkçılık sektörünün de neden olduğu olumsuz çevresel etkiyi en aza indirir.
2) Fleksitaryen
Fleksiteryan beslenmede tüketilebilen yiyecek grubunun büyük bir çoğunluğunu bitkisel bazlı ürünler oluşturur. Hayvansal gıdaların, özellikle kırmızı etin, nadiren tüketildiği bu diyette amaç, kırmızı et tüketimini azaltırken besin kısıtlamalarını kişiye bırakmaktır. Et tüketim sıklığının günde bir, haftada bir veya ayda bir mi olacağına kişinin kendisinin karar vermesi, bu beslenme modelini en uygulanabilir düşük karbon ayak izli beslenme stili yapar. Fleksitaryen beslenmeyi normal yemek yeme alışkanlıklarından ayıran yeme seçimlerinin çevresel, etik veya sağlık nedenlerine dayandırılarak, farkındalık içinde yapılmasıdır.
3) Klimataryen
Klimataryen beslenme modelinin tek amacı, yemek yemenin sebep olduğu karbon ayak izini en aza indirmektir. Bu nedenle kuzu eti, dana eti ve keçi eti başta olmak üzere karbon ayak izi en yüksek gıdaların tüketimini sıfırlayan klimataryenlik, görece daha küçük karbon ayak izine sahip kümes hayvanları, küçük balık, domuz gibi et ürünlerini tüketmeye devam eder. Bunun yanı sıra et tercihlerini organik ve sürdürülebilir üretim, işleme ve tüketim teknikleri kullanan üreticilerden yapar. Lokal üreticilerden, o gün yiyeceği kadar alışveriş yaparak ulaşım ve saklama sonucu ortaya çıkan karbon salınımlarını en aza indirir.
4) Vejetaryen
Vejetaryenlik hiçbir et ürünün tüketilmediği fakat süt ürünlerinin ve yumurtanın tüketilebildiği bir beslenme modelidir. Bir başka değişle beslenme alışkanlıklarında sadece kırmızı et, beyaz et ve deniz ürünleri yoktur.
5) Vegan
Vegan beslenme stilinde hayvansal hiçbir gıdaya yer verilmez. Et ve deniz ürünlerinin yanı sıra buna süt, peynir, yumurta, yoğurt, tereyağı, bulyon, jelatin ve bal da dahildir. Tamamen bitkisel bazlı ürünlerle beslenmenin amaçlandığı veganlıkta en büyük protein kaynağı mercimek, nohut, fasülye gibi baklagillerdir. Hayvansal yağ yerine zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı ve kuru yemişler tercih edilirken yumurta yerine keten veya chia tohumu kullanılır.
Sistemik bir değişim mümkün mü?
Bir grup insanın beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi, küresel ısınmanın yavaşlamasında büyük rol oynarken, tek başına yeterli olmaz. Devletlerin, küresel bir gayret içinde bitkisel bazlı diyetleri benimsettirecek, yaygınlaştıracak sosyal politikalar uygulaması ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesinde aktif rol oynaması gerekir.